Ahmet nası abimizse o da ablamızdır. Bizim yerimize fotokopi çektirmek için ders notlarını hocalardan toplar, beklenmedik sınavlar mevz-u bahis olunca en önden gidip hocalarla kapışır. Daha sonradan öğrendik ki bu özelliği küçüklüğünden beri barındırırmış: bkz BELGE.htm. Öznur da en az Candaş kadar eşyalarına özen gösterir, temiz tutar, gözü gibi bakar. Fakat tepkileri beklenmediktir: Bizleri üzmemek için midir bilinmez, muşambasını haşırt diye yırttığımızda bizi teselli etmiş "olur böle şeyler" tarzında içimizi rahatlatmıştır. ( Bu arada ilk defa açıklıyoruz ki, Öznur yani çok özür dileriz ama, o gün gene kameraya bişey kaydediyoduk, İrem in masasını itmek icab etti, senin masa o şekilde yırtıldı. Sonradan düşün taşın temizlik yaparken oldu diyelim dedik, ve de sınıfı çatır çatır temizledik :)) yani biraz korkundan. Oh be! Üzerimden yük kalktı valla ) Yani kısacası sakinken, gülüşüyle dünya tatlısıdır, çok yardımseverdir, sıkıntılı zamanlarımızda "hiç uğraşamam valla" larıyla 5. önemlilik derecesindeki ödevlerimizi rafa kaldırmamızda öncüdür, ama ters bişey olursa da... işte fotokopicinin sayfaları karıştırması gibi, o zaman işte alev toplarına maruz kalırız.
Nescafe müptelasıdır. Ancak şeker atmaz. Sırf Öznur'un içmediği şekerlerle her
yıl Kıbrıs adası büyüklüğünde şeker tasarrufu yapmaktayız. Öznur'un TMSF'den
aldığı plaketleri odasına sığdırmakta zorlandığı "sızan haberler arasında" ...
Kalıbına bakmayın sıkı pogocudur. Yılbaşında İrem'le bi gösteri yaptılar. Fakat yıkılan Öznur oldu. E çünkü pogo da fizik kurallarını da göz önüne almak lazım. Öznur o sıra bunu yapamayacak kadar neşeliydi.
ablasının sergi açılışı için yorgun düşen fedakar kardeş